27 Kasım 2008 Perşembe

Kubbe-i Hadra - Arif Nihat Asya

Kimi, boşlukta sızar asude;
Kimi, bekler gecelerden seheri..
Farkı yoktur gecenin gündüzden,
Ne çıkar yanmasa ufkun feneri
Tunç taslarda içerler kaderi
Bu ecel şerbetinin bekrileri.
Kim bilir, belki giden yolcuların
Bu sefer son seferi
Sisli gözlerde cihetler silinir,
Kimsenin kimseden olmaz haberi
Ne semavatı görürler, ne yeri
Bu ecel şerbetinin bekrileri.
İçlerinden biri vardır ki aba
Bilerek sırtına çekmiş kederi
Yolda lakin onu dimdik yürütür
Belde imanının altın kemeri
Gecenin, gölgelerin şaheseri
Bu ecel şerbetinin bekrileri.
Seslenir da’veti bir meçhulün;
Bir nida der: İleri!
Ki nihayet bir ilahi gecenin
Kapısından süzülürler içeri
Ve aşarlar o karanlık kemeri
Bu ecel şerbetinin bekrileri.


Yazan : Arif Nihat Asya

Tecdid-i İzdivaç (Evliliği Yenileme) - Tevfik Fikret

Evlendiler, seviştiler amma muvakkaten;
Sevda sükuuta başladı beş hafta geçmeden.
Evlendiler, niçin? Bunu bir kız nasıl bilir?
Evlenmesiyle maderi olmuştu müftehir;
Zevcin de verdi neş'e düğün akrabasına,
Lakin dokundu kendi hayal ü havasına.
Tahdid idi, onun nazarında, hayatını
Bir şahsa hasrediş emel ü irtibatını...
Evlendiler, seviştiler amma muvakkaten.
Sevda sükuuta başladı beş hafta geçmeden.

Endişeden gönülleri hali değildi hiç;
Olmuştu bir şita bu gönüllerde mündemiç.
Bigane bir kadınla bir erkekti hanede;
Dargın bir ihtiram idi cari meyanede;
Ba'zan ısındırırsa da nevvare-i heves
- Benzer mi aşk-ı halise bir şevk-ı muktebes? -
Olmazdı müntefi o bürudet bütün bütün;
Gittikçe ya da gelmemeye başladı düğün.
Bir şeb getirdi hatime bezm-i muhabbete,
Çıktı sabahı tıfl-ı muhabbet seyahate...

Birkaç zaman da öyle güzar etti günleri
Dönmüştü bir mezara evin gerçek her yeri,
Bir yolcunun kudumu idi orda muntazar
Gün doğmadan meşime-i şebden neler doğar!
Kaç hafta geçti bilmiyorum, bir seher yine
Gösterdi zevce oğlunu, hiddetli zevcine:
"Bak yavrumuz!" O dem kadının doldu gözleri;
Zevcin de hande-riz-i gurur oldu gözleri
Pişinde ettiler beşiğin, gark-ı ibtihac
Bir buse-i medid ile tecdid-i izdivaç.


Yazan : Tevfik Fikret

20 Kasım 2008 Perşembe

O Ve Ben

Sana kosuyorum bir vapur icinde
Olmemek,delirmemek icin...
Yasamak;butun adetlerden uzak
Yasamak...
Hayır değil,değil sıcak
Dudaklarının hatırası
Değil saçlarının kokusu
Hiçbiri değil,
Dünyada büyük fırtınanın koptuğu böyle günlerde
Ben onsuz edemem
Eli elimin içinde olmalı,
Gözlerine bakmalıyım
Sesini isitmeliyim
Beraber yemek yemeliyiz,
Ara sıra gülmeliyiz
Yapamam,onsuz edemem.
Bana su, bana ekmek, bana zehir;
Bana tad, bana uyku
Gibi gelen çirkin kızım
Sensiz edemem.


Yazan : Sait Faik Abasıyanık

Otuz Beş Yaş - Cahit Sıtkı Tarancı

Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünüyorsunuz;
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim:
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.
N'eylesin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak.
Taht misali o musalla taşında.


Yazan : Cahit Sıtkı Tarancı

Alaturka - Melih Cevdet Anday

Çık benim şair tabiatım, çık orta yere
Fakir güzelinden söyle
Hasret ateşinden çal
Çal, söyle benim derdimi sevdalı sesinle.
Hep bilinen şarkılar gibi olsun
Hani, dil-i biçareden
Sun da içsin yar elinden
Yani bilinen şarkılardan olsun.
Yeni sözler arama nafile
Derdim yeni olsa anlarım
Gel, hazırından söyle bu akşam
Üzme yetişir, üzme firakınla harabım.
Sonunda ah çekeriz derinden
Kim anlayacak sahiden olduğunu
Sen söyle yalnız
Zülfündedir baht-ı siyahım bestesini
Dede’den.


Yazan : Melih Cevdet Anday